sultanahmet ve eyüpsultan çok şenlikli olur eğer bayram havası yaşamak istiyorsa.

dışarıdan mı gelecek istanbul'a? yoksa zaten burdaydı da şehirde mi kalacak?

couchsurfing'e yazar, kendine bir arkadaş bulup şehir turu yapar. hatta gönüllü olarak benimlede iletişime geçebilir. bende aynı şekilde bayramda takılmak için couchsurfing'den turist arkadaş arayacaktım.

valla normal günde ne yapıyorsa onu yapabilir. Belki müzeler kapalıdır gerçi. Onun dışında boğazda yürüyüş yapabilir, Sultanahmet'te dolaşabilir vs vs

belediyeyi arayın.

Yakınınızda varsa hastaneye sorabilirsiniz ya da belediyenizi arayın.

zehirli madde olduğuna göre 114 UZEMe danışmak da faydalı olacaktır.
www.acilafet.gov.tr

salmastrayı (açıp kapattığın göbek) aç kapa olanı ile değiştirebilirsin.

yoksa o tur meselesi musluğun gövde boyu ile alakalı, musluk aynı kaldıkca tur sayısı değişmez.

aç kapa salmastra, git nalbura bunu söyle.

musluk başlığını değiştirmeniz gerekiyor. dönerek kapanan yuvarlak muslukları yerine yukarı aşağı hareketle kapanan musluklardan almanızı tavsiye ederim. musluk dedim gerçi ama adı başkaydı sanırım onun.

musluk taharet musluğu yalnız, aç-kapa başlık olmaz sanıyorum.

taharet musluklarında da şöyle versiyonlar var
www.pentagroup.com.tr
çevirme gerekmiyor, sadece sağa ve sola itiyorsunuz.

taharet musluklarında da aç kapa var.

5-10 tl lik birşey işini görür, bak resmi de verilmiş.

yarım aç-kapa kafalar var ondan al urun.gittigidiyor.com bunun gibi

direk musluğu seramik ile değişirseniz veya salmastrayı seramik olanıyla değşirseniz probleminiz çözülür kanımca

b12 seviyen normalin içinde ama biraz düşük. doktorla görüşüp b12 takviyesi alıp o değeri 400'lerde tutman iyi olabilir.

hiçbir şeye bakılmamış ki doğru düzgün.

yaf hastalığın yok yaşın 27 herhangi bir risk faktörün yok.

tahlilde sen neyi görmeyi planlıyorsun ki?
yüzeyselden kastın nedir yani?

devlete millete masrafsınız yemin ediyorum. :)

siradisi@ niye öyle dediniz ki sonuçta yılda bir de olsa kolesterol, kan sayımı, şeker, tiroid, karaciğer fonk. testleri gibi genel bir kontrolden geçmekte fayda yok mu?
bu niye devlete zarar oluyor?
ayrıca yani serum demirine bakılsa ne olur, bakılmasa ne olur, depo demir bile değil bakılan.

neyse ben doktor falan değilim, yanlış anlaşılmasın. haddimi de aşmayayım. susayım.
compadrito hocam gelsin, fayfim gelsin, bilmediğim diğer uzmanlar gelsin, onlar yorumlasın :)

27 yaşındaki biri için yıllık kan tetkiki yaptırmak önerilmiyor. öneriliyorsa da ben bilmiyorum. ben doktor olarak kendime yaptırmıyorum. kişisel olarak doğru bulmuyorum. okuduklarımdan çıkardığım sonuç bu.

ama farklı hekimlerin farklı yaklaşımları bilgileri olabilir. bilemem.

tahlilin malzemesi, yurtdışına döviz ödenerek alınıyo. herhangi bi şikâyeti olmayan, fizik muayenede herhangi bir belirti vermeyen kişiye, baştan ayağa ne var ne yok tetkik yaptırmak israf olur hak-ket-ten. ama o kişi zengindir, parasını kendi cebinden veriyodur, özel hastane satış yapar, devlet vergisini alır. kimse karışamaz o zaman. o bile câri açığı arttırıcı faktördür. harcamalar devlet kesesinden olursa, tam israf olur.

bu yüzden nokta atışı tahlil yapmak lâzım o yaşlarda. bi belirti, bi şikâyet, bi bulgu varsa yapmak lâzım.

ammaaaa wa laaqiynnn!

geçennerde burda bütün sonuçları normal olan ama glukozu sadece 101 mg/dL yani normalin tam üst sınırında olan ve yirmili yaşlarda bi duyurucuda, sırf hikâyesinden işkillenerek, bozulmuş glukoz metabolizması yakaladım. daha insülin direnci bile gelişmemişti. dediklerimi yaparsa, o kişinin hayâtı değişir ve diyabetten yırtar. o zaman da, devlete ciddi tasarruf ettirmiş yani koruyucu hekimlik yapmış oluruz.

göbeği olan, ailesinde şeker hastalığı hikâyesi olan, geceleri ağzı kuruyan, acıkınca elleri titreyen, yemeklerden sonra uykusu gelen ama ciddi uykusu gelen, iftarda, önce tatlıya saldıran kişilerde,

açlık kan şekeri,
açlık insülini,
hemoglobin a1c

yaptırmak anlamlı, değerli ve koruyucu olabilir. yaptırırsın, normal bulursun. bir 3 sene sonra gene yaptırıp bakarsın.

Tıpta altın bir kural var: Ne aradığını bilmiyosan, bi bok bulamazsın!

birak cikartsinlar, sonra da dava ac. iyi tazminat cikar.

aga şirket de haklı, nerden bilsin kız arkadaşının ticari bilgileri senin aracılığınla rakip firmaya vermeyeceğini. ulan ne acayip dünyalar var ya, heheh, olay bombaymış gerçekten. kolay gelsin kardeşim ama keşke düşünseydin böyle bir ihtimali.

hakikaten olay bombaymış. rekabet yasağıyla ilgili enteresan davalar oluyor böyle böyle.

çıkarırlarsa ve delilleri yoksa tazminatlarınızı alırsınız.

tamam da rakip firmada çalışan insanlar arkadaş olmayacak diye bir kanun mu var? sevgili değil arkadaş veya kardeş bile olabilirim. böyle manyaklık olur mu ya.

kızdan ayrıldım de.

Ne pezevenk firmaymis yahu, problem olmasin diye ayriliyorsun, adamlar yine ariza cikariyor. Kiz arkadasin is baksin bence, cekilecek cile degil boyle yerde calismak. Bu surecte isten cikarilirsa evet, dava acsin.

en yakın arkadaşım benim yurt dışı satış müdürü olduğum firmanın en büyük rakibinin muhasebe müdürü. iki firma da durumu biliyor, bunda yadırganacak bir durum yok bence, tabii ki firmanın müşterilerini sırlarını oturup konuşmuyoruz yani sevgilin olmasa da firmanı satmaya niyetin varsa para karşılığında da satabilirsin. eğer bu mevzuda bağlayıcı bir sözleşme yoksa çıkarsınlar işten, tazminat fikrine katılıyorum.

bence derdinizi ve rahatsızlığınızı daha açık anlatmaktan başka birşey yapamazsınız. böyle davranmasının da özel bir sebebi olduğunu sanmıyorum, günde belki onlarca öğrenciyle aynı konularda konuşmaktan dolayı bıkmış olabilir.

bi bok yapamazsın. malesef bazılarında ego tavan bu orospu çocuklarının. 48'den dilekçe verip 49'la kalan arkadaşlarım var. adam bildiğin dalga geçiyor yani umurlarında değil insanların hayatları.

hiçbir şey yapamazsın. istanbul hukuk öyle bir yer işte.

Asistanlarla bir sıkıntı yaşayamadım şu ana kadar çok şükür tütütümaş. O yüzden asıl soruya bi yorum yapamıyorum ancak takıldığım nokta kadın olduğu için üstelememeniz. Erkek olsayda kafa göz dalmıycaktınız herhalde? Kadın olduğu için niye teşekkür edip çıktınız. Hakkınızı her türlü arayın cinsiyet ayrımı yapmaksızın. Yarın öbür karşı tarafın avukatı kadın olunca da mı aynı şeyi yapacaksınız? Önce kendi haklarınız sonra müvekkiller. Vurun kırın parçalayın bitirin şu okulu. Hath bismilla.

Dekanla git görüş.

hiçbir şey yapamazsın.

biz de dün gittik bir asistana, lan adam dediğimiz hiçbir şeye evet demedi, tüm sorularımıza olumsuz cevap verdi. puan ekleme şu bu, hepsine hayır dedi. ama öyle güzel hayır dedi ki hepimiz odadan mutlu ayrıldık. üslup böyle bir şey işte.

dediğim gibi böyle egolu insanlara karşı çözüm yolu yok ne yazık ki:(

klimasiz arac ile bu mevsimde 12 saat gunduz yolculugu yapilmaz, gece cikin kesinlikle.

buz hazırla bari. aklıma o geldi.

Atlet donla falan çık yola. Altına da havlu falan ser. Leş gibi kokar koltuklar sonra.

tavanı kestir sanayide sunroof yapsınlar. doğal klima

güneş gelen tarafı belirleyebiliyorsanız o tarafın camlarını bezle kapatabilirsiniz. bununla birlikte pille çalışan vantilatörleri ve camları kullanabilirsiniz.

oturduğun tarafın camını yarıya kadar indir. oturduğun tarafın hemen arkasındaki camı da aynı düzeyde indir. bu sana doğal bir klima sağlayacaktır.
her ikisinin de aynı düzeyde inmiş olduğundan emin olmalısın!

yazın ortasında samsundan konyaya ordan antalyaya ordan izmire geçmiş biri olarak bence klimaya ihtiyac yok uzun yolda aç camı pufur pufur. hani trafik olsa dur kalk yapsan anlarım sıcak olucakta.. o kadar tatile gittik hiç hatırlamam aman klima açalım çok sıcak dediğimizi..

boş işler bunlar.

allah yok, o yüzden düşmanın olamaz. bir düşmana karşı illa birine gitmen de gerekmez. mücadeleni tek başına ver..

sümer'le ilgili görüşlerinizi merak ediyorum söylediği sözden ziyade.

adamın sağlık sorunları olduğu belli. hayat küsmüş. mutsuz. ve mutsuzluğunun farkında. ailesi bile dışlamış adamı. herkesten ayarı yemiş sanki biraz. bu da onu yalnızlığa itmiş. yazık yani. çok yüceltmeye falan gerek yok, hepimizden kötü bi durumda belki de. bi tane bile arkadaşı olmayan bi insana benziyo. kendini öldürse şaşırmam ki zaten o da bunu yapmak istiyo.

beni bu denli teknik bilgisi ve analitik zekası baya şaşırttı, halk arasındaki psikolojik vaka tanımlarından fersah fersah uzak.merakla takip ediyorum.

kafası başka çalışıyor bu kesin.
bazen çok mantıklı laflar edip bazı açılardan da saçmalıyor olması bu yüzden.

viledayı yıkamak için ayrı kova alan bir adam. çünkü aleti sıktığın kirli suyun içinde yıkanmaz diyor. oraya sıkarsın, ayrı bir kovada yıkarsın. bu mantığını, bakış açısını seviyorum.
aman bunun yanı sıra gidip vişne suyunu kaynatıp çay yapıyor.
ya da su arıtma cihazını test etmek için çay koyuyor içine ve berrak su çıkmayınca "bozuk bu alet" diyor.

hakkında "adam" diye bahsedilmesinden de hoşlanmıyor mesela. insan diyecekmişiz.
böyle değişik bir kafada.

ha şimdi popüler olmaya başladı diye bir espri yapma veya bekleneni sunma telaşına düştü. bu durumlarını sevmiyorum hiç.
ama değişik biri ve arada girip bakıyorum, neler paylaşmış, neler yapıyor diye.

tabii teknik konularda yazdıklarını hiç anlamıyorum. oralarda zeka mı fışkırtıyor, saçmalıyor mu bilemiyorum.

bakiye konusunda ise son derece haklı :D ("nerede kalmış, sınıfta mı?")

görüşlerim bunlar.
daha da var da, özetledim.

dünyayı çözmüş havasında konuşmak istemem ama bu adamın olayı gayet basit bana kalırsa. hakkında bu kadar konuşulması, çözümlemeler yapılması abes geliyor. sözlük başlığında coşmuş millet, adamın hastalığını falan bile teşhis etmişler... abes geliyor dedim ama madem duyurucuğumuzda sorulmuş böyle bir soru yazayım ben de,

sümer kötü ellerde yetişmiş, ilgisiz ve rehbersiz bırakılmış zeki bir adamdı bence. çok başarılı projeleri olmuş mesela motiono gibi, interlek işlerini biliyor. ama akıl hastanesine falan düşmüş, fbi tarafından sorgulanmış çocuk. bildiğim kadarıyla kürt. muhtemelen burada bile dışlanıyordu. ailesi de amerika'dan buraya postalamış adamcağızı. bundan duyduğu üzüntüyü birkaç yazısında çok net olarak görmüştüm.

günlük işlerini halledebiliyor, yalnız başına yaşayabiliyor çünkü salak falan değil adam. kafası çalışıyor. bu böyle olursa şu olur, şöyle olursa bu olur mevzuunda pek fena değil. ama iletişim problemleri var sanki. yani yaşadığı olaylar psikolojik olarak çok yıpratmış ve adını bilemeyeceğim ama bana kalırsa ciddi bir psikolojik probleme dönüşmüş.

daha önceki örneklerde de verildiği üzere, kendi hayatını idame ettirebilecek kapasitede olmasına rağmen akla mantığa pek uymayan garip çıkarımlar/işler yapıyor. oturup konuşsanız mesela muhtemelen uzun vadede anlaşamazsınız. çünkü çok farklı bir frekansta adam.

kafası çalışan bir adam ama yanlış çalışıyor işte. psikolojik problemleri olan ve yaptığı işi iyi bilen birisi sadece.

bir de şunu eklemek istiyorum: bazıları adamın hiçbir şeyi olmadığını, sadece türkçesi bozuk olduğu için bize mistik-garip-sorunlu göründüğünü söylüyor ama hayır. sümer'in ingilizce yazdığı şeyleri de okudum ben. bariz sıkıntısı var adamın. akıl hastanesi, ailesinin şutlaması vs. çok çok yıpratmış adamı. bu olaylar yaşanmasaydı muhtemelen psikolojik durumu hafif sallantıda olan, bizden farksız bir adam olurdu ama bunlardan sonra hastalık seviyesine gelmiş. böyle adamlar farklı frekansta oldukları için fiyakalı laflar da eder, garip işler de yapar. "deli" değil ama "akıllı" da değil yani sümer.

başbuğ hakkında yaptığım incelemenin hiçbir bilimsel kaynağa dayanmayan sonucudur. bence haklıyım yani helalde.

"ramazan'ın son günlerinden biri olduğu rivayet ediliyor, alimler ölçmüşlür biçmişler "ha bu gün olması lazım" demişler." diye duymuştum.

Benim bildiğim, insanlar ibadeti son on geceye yaysınlar diye. Yani tek bir geceye yoğunlaşmadan son günlerin uhrevi bir hava içinde geçirilmesi için.

ramazan içinde bir günde gizli, belirli özellikleri olduğu söyleniyor netekim.

+1 saatgeceninonikisi

valla ben de ilkkez öğrendim. buradan güzel şeyler öğreniyoruz, aferin bize.

gencler sorumun cevabini alamadim hala..

tamam ibadet yayilsin denmistir de, gununun gizli kalmasinin sebebi ibadetin yayilmasini saglamak icin midir? yoksa bilinmedigi icin oyle bi sey mi dusunmusler/uyarlamislar?

eger boyleyse neden ozel bi gunun gizlenmesi saglanmistir? sonucta ozel bir gundur. o gun ozeldir yani.

kaldi ki diyanet isleri baskanligi bi gun belirlemistir yani bilinmemesine ragmen. madem oyle belirlemesin mesela? son 3 gun - son 5 gun ozel gunler diye ilan edebilirdi pek tabiki?

www.dinimizislam.com

haci abi, verdigin linkte soyle bir sey de yaziyor:

"Allahü teâlâ, Kadir gecesini gizlemiş, yani Ramazan ayının çeşitli günlerine koymaktadır. Bu sene Ramazanın birine koyarsa öteki sene Ramazanın yedisine koyabilir, Kadir gecesi o gece olur. Diğer geceler gibi falanca ayın belli bir günü yapmamış, bu geceyi gizlemiştir. Bu gecenin aylarla ilgisi yok, gece ile ilgisi var. Kadir gecesi Ramazanın 27. gecesinde Kur'an-ı kerim inmiş ise, bu sene de Kadir gecesi Ramazanın üçüne alınmış olabilir. Demek ki bu mübarek gece Ramazanın üçüne geldi. "

WTF?! Kuran 27'sinde inmisse bile, kadir gecesi ayin 3'une alinmis olabilir falan diyor. kafam yandi.

gizlenme sebebi, sevap gecesi olması.

günahların affedildiği geceler gizlenmemiştir ama fazladan sevap verilen günler gizlenmiştir ki fazladan sevabı hak edesin.

www.yadicemil.com

çünkü din matematik işi değildir. yani günde 80 defa yatıp kalkayım, yılda 30 gün belli saatlerde yiyeyim, bi gece de 80 yıllık namaz kıldım mı hop cennete gideyim diye bişey yok.

ütopik olan kişinin rabbinin rızasını kazanmak istemesidir. bunun için de her an tetikte olur. yanlış bişey düşünmekten bile çekinir. birini incitmekten o kişi de Allahın bi kulu(ya da yarattığı bi canlı) olduğu için çekinir. fiillerini insanlar onu sevsin/saygı duysun diye değil rabbi sevsin diye yapar. cennet ise rabbinin hediyesi olur.
şey gibi düşün; kadın kocasını çok seviyo, onun da kendini çok sevmesini istiyo. onu mutlu edecek şeyler yapıyo hep. ama arada hediye aldığı zaman da çok mutlu oluyo. ama hiç bişeyi hediye alsın diye yapmıyo.

yani önemli olan kuranın ne zaman indirildiği falan değil. o gün yaptığın ameller katlanıyor eyvallah. ama önemli olan o fırsatı kovalamak değil peygamber tavsiyesine uymak. son on günde sırf 'ay sevabım artsın lazım olur öbür dünyada' diye ibadet edenle, kadir gecesine denk gelmese bile o günün sevabından çok sırf peygamber tavsiyesi olduğu için ibadet eden aynı kefede değildir.

bir hadis vardı 'Allah 5 şeyi 5 şeyde gizlemiştir; duaların kabul olacağı vakti cuma gününde, kadiri ramazanda, eceli ömürde, veli kullarını insanlar arasında, kıyameti dünyanın ömründe'

insanlar o kadar çakal ki, cuma günü saat 11.00 ile 11.05 arası dualar kabul olur desen hiç üşenmezler dolar artsın, mango %70 indirime girsin, sevgilimin eski sevgilisi öldün diye bile dua ederler.
ya da kadir gecesi belli bir günde olsa her şeyi o güne yığıp diğer günler bir rahatlama gelir -iyi ya bu sene de günahları temizledik, ölsem cennete giderim ha vesveseleri yalnız bırakmaz.
ya da ecellerinin ne zaman olduğu bilseler hemen hesap yaparlar 'günde 5 günlük kaza yapsam 50 yıldan hmm 55 yaşında namaza başlasam yeter'.

direk olarak dua etmeye, allahtan istemeye gocunup 4444 tefriciye ile istediklerinin olacağını zanneden insanlar var yaw. tanrıya lamba cini muamelesi yapıp istedikleri olmayınca küsen insanlar var.

böyle insanlara belirli gün-saat-sayı verilmez. Allah rızasını arıyolarsa her an arasınlar. hem sevaplar 1e 1 değil ki. dün geceyi huşu içinde geçiren biri, bugün gerçek kadir gecesi olsa bile bugün ibadet edenlerden daha fazla sevap alabilir. zaten sorun sevap pointte değil. önemli olan Allah hangisini daha çok sever?

kadir gecesi bir tür günahların affı için bahanedir, sevap points için fırsat değildir. bırak her ibadetin kabul olunmasını bazı namazlar yüzümüze çarpılacak hesap verirken. o yüzden her geleni hızır her geceyi kadir bil.

bi de şöyle bişey denirdi; eskiden insanlar uzun yaşarmış, daha çok sevapları varmış, yeni nesil naapsınmış.
o fark kadir gecesiyle kapanmış.

80 yıllık emekle bir gecelik emek aynı olmadığı için insanların o günü aramasının fairplay olacağından da olabilir.

ama dediğim gibi matematiksel değil üstteki yorumum gibi düşünüyorum. onu da ne uzatmışım be! ama iki satırda da anlatamazdım :/

Buhari ve Müslim’in kaydettiği, Hz. Aişe’ye (ra) isnad edilen ve Alak suresinde nakledilen bir hadiste Hz. Peygamber’e (s.a.v.) ilk vahyin Ramazan’ın 27. gecesinde geldiği bildirilmiş; bundan dolayı Kadir gecesinin Ramazan’ın 27. gecesi olduğu yönünde genel bir kanaat oluşmuştur.

(bkz: ) www.blog.namazsitesi.com

Bazı yerine gazi yazmisim:)

reyis seansı 300 lira ne gerek var o parayı vermemek için oturun kendınız konusun. kaldıki en az 4 seans ister 1200 :S

mesaj attım.

Kayisin kopma riski var, kimse yok diyemez. Koparsa da gecmis olsun, motoru eline alirsin ve maddi sorunlarina bir yenisi eklenir.

ses geliyor mu?

ses yok. hic bir olumsuz belirti yok.

hiçbir belirti yoksa bir sorun olacağını zannetmiyorum ama daha ciddi maddi ve ondan da öte manevi zararlarla uğraşmamak için bir ustaya gösterin bence. 100 liradan fazla tutmaz.

bestelerin notaları enstrümanlara göre değişmez ki. gitarda da aynı notayı çalarsınız atıyorum kemanda da. mesele bunların uyumlu bir şekilde çalınması oluyor ki bu da bu işin profesyonellerinin işi.

(bkz: aranjör)
ha bir de şöyle bir şey var. erkan oğur'un bir röportajında hangi müzisyenleri dinlediği doruluyor ve yanıt aşağıdakine benzer şekilde geliyor
en büyük besteler kafanın içinde yapılır. her eseri önce kafanın içinde bestelersin.

bu yeteneği gelişmiş olan kişiler aranjör olup istedikleri şeyleri o sazın ustalarına anlatıp çaldırır.

mesela adam piyano çalıyor ve beste yapıyor.
ama parçalarında 7-8 tane ensturman var.
diğer ensturmanları aranjör ekliyor demek ki?
o zaman aranjör mü biliyor diğer ensturmanları kullanmayı?yani tam açılımını merak ettim bu işin.

abi eseri notaya döktükten sonra o notayı gitar çalana verirsin o çalar, klavyeye verirsin o çalar.

herkes kendi çaldığı enstrümanı çalmayı biliyor. aranjörün onları bilmesine gerek yok ya da bestecinin. ortak bir dilleri var nota diye. besteci o ortak dili nota defterine döküyor, herkes de oradan okuyarak enstrümanıyla çalıyor işte.

tek başına yaşadığınızı düşünerek, en alt tutarlar üzerinden yazayım;

kira 650 TL +25 tl aidat
yol 200 tl
faturalar(internet,elektrik,su,doğalgaz) 350 tl
mutfak gideri ve dışarıda yenilen yemek 600 tl

telefon ekstra giderler vs i de katar minimum 2250 TL lazım hiç sosyal hayat olmadan yalnız yaşamak için.

kira 850, faturalar aidat vs ile toplam 1000 diyelim
yol 77 (aylik akbil)
haftada 2 kez 40 liralik ev alisverisi yapsam 320 lira
her sabah 1 simit + krem peynir 2 lira, haftada 2 kez disarda ogle yemegi 20 + 20 lira, ayda 200.
telefon faturasi 30 lira

geriye 200-300 lira kaliyor iste. haftasonlarini hesaba katmadim, ayda 1 icsem, haftasonlari yemegi disardan soylesem o da gidiyor.

Evde iki kişi kalıyoruz. Kişi başı 550 lira civarinda kira+faturalar tutuyor. Pek fazla dışarı çıktığım söylenemez. 3000 lira maaştan 1000lira çok rahat ayiriyorum.

3,5 gelirim var. Simdi kendi evime ciktim ama kira odemiyorum, ailemin evi. Aidat, faturalar, market alisverisi 800 falan harciyorum. Kalani da ueme icme, gezme tozma, ust bas vs... Su aralar iliskim madigi icin harcamam da haliyle daha az. Ayda 800-1000 kaliyor. İliskim oldugunda ailemin yanindaydim, yine de hwrcamalar fazla oldugundan ancak 200-300 falan kaliyordu. Yatirim islerinden pek anlamiyorum, biraz bireysel emeolilik biraz da vadeli hesapta tutuyorum.

kira 700 + 100tl aidatım var.
elektrik 35tl geldi. su 30tl geldi.
internet 50tl var.
doğalgaz yaz olduğu için az gelir. 40tl de sen.
yol: şirket 200tl veriyor, benim yol ücretim 2,15*2*20 = max 100tl yapıyor.
100tl kenarda :)

sadece akşam yemeği yiyorum, öğle yemeğ şirketten zaten. çalışmanın güzel yanı: günün 10 saati ev dışında geçiyor, para harcamıyorsunuz.

1000tl falan kaldı heralde kenara. onun da 500-600tl'si ile yemek ye. 400tl sini de illa ki bi taksitlere gömersin zaten.

yani = 2000 lazım.

4000 +-300 gelir

800 kira
1500 benzin
1500 yeme içme giyinme
150 faturalar

Tek kişiyim.Hiç param kalmıyor ve bazen eksiye düşüyorum.Artıya geçersem de dağıtıyorum kalmıyor.

arkadaşlar siz nerelerde yaşıyorsunuz da ben acaba kiraya 1300 veriyorum. aidatı zaten hiç söylemeyim lanet olsun.
şu ilçeleri de yazsaydınız keşke :/

hafif lükse kaçarak ortalama 5bin +/- 500 diyorum ben de.

Gecer tabi, birsey degil ki bu. Merak etme.

Edit: Buzdolabi tasiyan sen miydin? :)

kedi tırmığı ise iz bırakmıyor, iyileşiyorlar.

kedi tırmığı mı o, mikrop falan kapmasın öncelikle bir doktora başvurun. iz kalacağını zannetmiyorum çok yüzeysel gözüküyor.

(bkz: madecassol)

Kedi tırmığı değil, tırmık gibi duruyo da :D Buzdolabı taşırken buzdolabının kafası kopup, içindeki bilmediğim bi yer sıyırdı. Sadece sabunlu suyla yıkadım, başka bişey yapmadım. İlk gün açıktı baya. Şimdi çok iyi iyileşti.

Yara bile sayılmaz o.

İz kalma riski var, etrafı biraz kırmızı ya, mikrop kapma riski var şu aralar,
Madecassol iyidir.
Ama sabunla yıkayıp sonra biraz güneşe tutsan o risk yoğun ölçüde azalır.

haha douchebag, ne kadar ayıp.

ben sana dedim göz alıyosun üzerine diye :D

onda bişey yok, iz falan kalmaz bence, belki çok faktörlü krem kullanabilirsin. sadece kabuğunu koparma, aynen.

:D Almışım alacağımı loveinaflipbook. Ya bugüne kadarki tüm yaralanmalarımın izini hala taşıyorum da artık bu sefer taşımak istemediğim için sorayım dedim işte :D

bepanthol de cildi yenileyebilir deneyebilirsin.

Taş yarası geçer emme dil yarası kalır.

Vee, doktor büyük ihtimalle izin kalacağını söyledi; dalga geçen arkadaşlara teşekkürler, nur topu gibi bir tırmık izim oldu :)

@yesilimtrak, bu fotoğraflar çok iyi göstermiş gerçekten. Şu an yara olan kısmı bitti, kabuklar gitti ve altta sanki dikiş atılmış gibi izler kaldı. Doktor, ilaç sürsen de geçmez filan dedi. Ben yine de deneyeyim ama umutlu değilim açıkçası. Yara izinden geçilmiyorum lanet olsun.

douchebag, şu an üstüne yanmış halimdeyim zaten. baya beyaz kaldı orası, dikiş atılmış gibi. belli zaten öyle kalacağı. neyse ya, şu ameliyat sonrası ilacı bulayım bari yesilimtrak; çok teşekkürler.

Ben bu izin kalıcı olmayacağı konusunda ısrarcıyım, zaman içerisinde geçecektir. Ha geçmedi diyelim, insan zamanla yaralarını sevebiliyor, siz de seversiniz. Baktınız ne iz geçiyor ne de yaranızı seviyorsunuz, çare contractubex olabilir o zaman.

1 sene sonra güncellemesi: İzim HALA geçmedi hain insanlar! :D Bu saatten sonra contractubex hala işe yarar mı?

ikametgahınızı aldıracağınız yerde oturan kişiyle birlikte nüfus müdürlüğü'ne giderek beyan yoluyla aldırabilirsiniz.

@dahili meddah kira sözleşmesiyle oluyordu sanki.

3-4 gün ancak trabzon ve rize'ye yeter bence. 1 gün trabzon 3 gün rize şeklinde bir doğu karadeniz turu yapabilirsiniz.

batı karadeniz düşünüyorsanız ve eğer istanbul'dan yola çıkacaksanız;

akçakoca acarlar longozu,aktaş şelalesi'nden başlayıp oradan amasra'ya, amasra'da birgün kalıp oradan safranbolu'ya, safranbolu'da 2 gün kalıp oradan yegigöllere giderek turu tamamlayabilirsiniz.

arabayla gideceğinizi varsaydım.

kaçkarlar, karagöl diyecektim. artvin hariç yazısını okudum. üzüldüm. iyi eğlenceler.

teşekkürler bu arada 3-4 gün zaten sadece rize ve trabzon için belki araya geride güzel bir yer varsa onu da eklerim kalanı zaten full artvin ondan dedim artvin hariç :) artvin'de adım adım biliyorum gitceğim yerleri bana öncesinde mutlaka şuraya git ve gece şurada kal diye tavsiye lazım

gelen yazının şahsi bilgiler kısmını gizleyip fotoğrafını koyar mısın?

İkametgahta olan eşyanın faturasına bakmıyorlar ne varsa fiyat biçip alıyorlar diye biliyorum.

fotoğraf büyük olduğu için siteye yükleyemiyorum. boyutu küçültünce de yazılar okunmuyor maalesef. ama isteyene mail yoluyla ulaştırabilirim.

Artik esya kaldiramiyor haciz memurlari diye biliyorum. Eger 2 televizyon varsa 1 tanesini alabiliyorlar, mucevher falan varsa onlari alabiliyorlar ama koltukmus buzdolabiymis alamiyorlar. Bilgisayarlari komsuya vermek gerekir mi bilemiyorum. Yine de bir arastirin ama son durumun boyle olmasi gerek.

eğer size ait olmayan eşyaları alırlarsa sizin bir dava açma hakkınız oluyor ve faiziyle geri alıyorsunuz diye biliyorum. hatta bu davanın bir adı vardı.
eğer gelirlerse icra memuruna bunu söyleyin, yani size ait olmayan eşyaları alırlarsa sizin de onlara dava açacağınızı bilsinler.
o zaman bırakıyorlar.

Ev haczi kalktı ya korkutma amaçlı gönderiyorlar. Rahat ol.

yazıya baktım; acaba avukatlar tarafından gönderilen ihbar yazısı mı yoksa icra'dan mı geliyor diye görmek istemiştim.

icra'dan gelen bir ödeme emri bu. 7 gün içinde itiraz etmez ya da ödemezsiniz haciz gelme riski var.

ev haczi büyük oranda kalktı. lüks tüketim eşyası dışında (klima, 2. tv,2. bilgisayar vs vs ) evdeki günlük kullanıma dair şeyleri haczedemiyorlar.

O zaman korkmama çok gerek yok. Her halükarda benim eşyalarım dışında kimseye haciz gelemez. Ayrıca @esenboga haklıysa haciz işlemi hiç olamaz. Aksi yönde kesin bilgisi olan tekrar yazarsa çok sevinirim.

müşteri hizmetlerini arayıp istemediğinizi belirtip, posta yoluyla gönderilen adrese iade edin.

garanti en les bankalardan biri.
ben de maas musterisiyim, kredi kartim da bunlardan, isyerimizle anlasmalari var kredi karti aidati alinmaaycak diye ama bunlar her yil aliyorlar, hesaplari takip etmezsem fark etmiyicem, sonra bir ay boyunca yazisip arayip oyle geri alabiliyorum kart ucretini. ugrasmazsan, takip etmezsen aidat, kullanim ucreti vs diye borc cikarirlar.

bir yıl sonra kart ücreti geçirirler. kullanmıyorsanız kapatın.

zirveler yapılıyor. zirveleri limon'dan takip edebilirsiniz.

var.

Allen carr'in bi saatlik bir videosu var onu izleyebilirsiniz beraber. Bir de sigara icmeyince kendini cok daha iyi hissedecek aslinda, onu fark etmesi gerekiyor.

Ek: baski yapmayin geri tepebilir.

Hepimiz bağımlıyız yahu yani sıkıntıdan falan içmiyor ne demek.

Uyuşturucu madde sanki.

sigaranın kötü olduğuna dair çok şey duymuştur onları söylemeyin. sigara olmadan yapabileceği şeyler konusunda onu heveslendirebilirsiniz.

birazcık kondisyon gerektiren bir iş yaptırıp tıkanmasını sağlarsanız 100 laftan daha etkili bir iş yapmış olursunuz. yaşı da gençse " bu yaşta düştüğüm hale bak" psikolojisi etkili olabilir.

bir şey yapmayabilirsin. onun hayatı

senin yapıp onun yapamadığı şeyler belki bahane oluşturur. en basiti doğa yürüyüşü, koşu, yüzme gibi aktiviteler. kendi bahanesi olmadan bırakmaz. bırakmayı da istemez.

elektronik sigara. 1 haftadır kullanıyorum. 10 tane sigara içebildim. bu yetiyor.

teşekkürler

abi bildiğim kadarıyla noterin de onaylaması gerekiyor.

işten çıkınca bizim evdeki sözleşmeyi atabilirim sana. o zamana kadar bulursun gerçi.

Benim bildigim hazir bir sablon var. Her sey onda belirtiliyor. Esyalari falan da sonundaki kisma ekliyorsunuz. Muzmin bir kiraci bildirdi.

noterden onaylanması şart değil. gidip herhangi bir kırtasıyeden satın alıp doldurabilirsiniz.

ev içindeki süper kıymetli eşyalarınız için kira sözleşmesinin ekli niteliğinde bir tutanak tutun. ve onu da kiracınıza imzalatın.

kiraya veren kişiler aldıkları kira üzerinden gelir vergisi öderler. eğer kazandığınız geliri maliyeye doğru bildirmezseniz vergi kaçırmış ya da vergi ziyaına sebep olmuş olursunuz. ama bunu tespit edebilirler mi? banka aracılığıyla ödeme olmazsa ya da biri ihbar etmezse zor.

kiracın zaten ikametgahını senin evine aldıracağı için, vergi dairesi bu kayıtlardan senin kira kazancın olduğunu bilecek.

yıllık gelir vergisi beyannamesi ile kazancını beyan etmelisin. başka bir yere tasdik ettirmen gerekmiyor, iki kişi arasındaki sözleşmenin geçerli olması için karşılıklı niyet ve imza yeterli.

günlük kira olayında her kiralayan ile ayrı sözleşme yapmalısın. bu kapsamlı bir şey olması gerekmiyor, 1 sayfalık standart bir yazın olsun, şu kadar günlük fiyattan şu günlük kiraladığını yazan imzalı bir sözleşme olsun. yine yıllık gelir vergisi beyannamesi ile bu kiraların toplamını beyan ederek vergini ödeyeceksin.

noterden onaylanmadığı takdirde bir hukuki gerçerliliği yoktur yazıyordu yanlış hatırlamıyorsam matbuu sözleşmede.

kırtasiyeden aldığın sözleşme iş görür.
ama evin doğalgazını, suyunu aktaraılmak için dask yaptırmak gerekiyor önce.

günlük/hatfalık kiralayanlar var, ve genelde beyan dahi etmiyorlar. şikayete bağlı durumlarda sıkıntı olur.

Yelken yapılabilir ama amatör için zor tabii. Gölün bir yerlerinde belki bir kulüp falan vardır?

Bu tip sporlar egitim alinmadan yapilmiyor benim bildigim. Hic olmadi techizatlari ogrenmeniz lazim.

şişme bot çok çirkin birşey be. kano alma imkanınız varsa alın bence. ya da ufak bir sandal ne güzel olur. hem balık tutarsınız hem de spor.

herkesin aynı şeyi düşündüğü yerde, kimse bir şey düşünmüyor demektir.

Bi örnek daha vereyim. Dün bi ünide rektör içki sigara satışını yasaklamış diye küfür ediyordu gençler. İçmeyin olm dedim okul lan burası nihayetinde dedim. Gidin dışarda yiyin ne bok yiyirsanız dedim. Ama bi AKP li gelse rektöre helal olsun ünide içki sigara satişini yasaklamiş dese, rektörün çocuklarin içkisine sigarasına karışmaya ne hakkı var lan derim,18 yasini geçmiş bu adamlar derim.

ben de az biraz öyleyimdir. ama ben genelde zayıftan yana olmayı tercih ediyorum.neden olduğunu ben de bilmiyorum ama bu durumu seviyorum. polemiğe çevrilmediği sürece bana da karşımdakine de öğretici oluyor çünkü.

Oha ben de aynen böyleyim ve bu yüzden çok eleştiri alıyorum ailemden. Hep muhalefetsin hep muhalefetsin diyorlar.

en güzeli. herkese gider yapacaksın. yanlış olması önemli değil, sen yanlış olduğunun farkında olduktan sonra tabi.

ben de biraz böyleyim. tartışmanın daha akılcı bi hale gelmesine, tarafların birbirini anlamasına yardımcı oluyor gerçekten. tartışma kısmını seviyorum ama aile ve yakın çevre bu konuda epey tepkili.

ben de biraz böyleyim ama sırf çevremdekilere karşı da değil. kendime bile muhalefet yapıyorum. bu beni daha çok düşünmeye, olaylara daha geniş açılardan bakmaya itiyor ve kendimi beyin fırtınası yapıyormuş gibi hissedip mutlu oluyorum.

maalesef bende de yavaş yavaş vuku bulmuştur bu.
galiba sözlükte yazanlarda ortak bir olumsuz özellik bu.
çünkü sözlük ortamında hep "x, y'den iyidir." gibi kesin yargılar, "genellemeleri sevmem ama tüm x'ler/x'çiler aptaldır" gibi mantığın ağladığı durumlar, sanal ortamlarda x'i gereksiz yere yerden yere vurmanın hafifliğini yaşayan insanların varlığı bizleri bu duruma itiyor (bence).

dolayısıyla bu tutumumuz gerçek hayatımıza da yansıyor. hep bir cephe alma psikolojisine bürünüyoruz.

genellemeleri sevmem ama tüm sözlük mecrası olarak hastayız.

aynısıyım, ama şu an senin yaptığına da muhalefet olasım geldi.

insanlar mal sorun bizde değil. her şeyin fanatizmi zarar.

herseye eyvallah deyip omurgasiz gorunmek ne kadar yanlissa bu da yanlis bana gore. sen olaylari gercekten bir adalet terazisinde olcmeden degerlendiriyorsun o zaman. bence muhaliflik yapmadan once derin bir nefes al biraz dusun olaylarin enini boyunu sonra tarafini sec.

İyi yoğurmuyorsun diye olabilir.

benim peder elini karbonatlı suya batırıp öyle şişe diziyordu. Bir o yöntemi araştır istersen.

yassı şiş kullandınız mı?

yassı şişe rağmen düşüyorsa kullandığınız et ya da malzemeden olabilir.

çok yağlı et kullanırsanız piştikçe yağ erir ve et seyrelmeye başlar, bu yüzden düşüyor olabilir. eti tuzla yoğurup buzdolabında bekletirseniz 2-3 saat kadar o da sıkılaştıracaktır.

bir de kıymanızı 1 kereden fazla çektirmeyin hatta imkanınız varsa satır kıyma alın ya da yapın.

karbonat vs vs etin lezzetini bozar bence.

Kıyma 1 defa çekildi bende ona dikkat ediyorum ama yağ oranı 1 kiloya 150gr kuyruk yağı kullandım buna rağmen yağdan olabiliyorsa bir dahakine daha az koymayı deneyeceğim. Şişlerin üzerine bol bol koydum yani hiç dürümcüde gördüğümüz az ve yeterlilikte değildi ondan olma şansı varmıdır? 2 saat harcı beklettikten sonra buzlukta çıkartıp şişlere takarak 1 saat daha dolapta beklettim buna rağmen düştü yani. Etin lezzeti yerindeydi kalisinden olacağını sanmıyorum.

Suyla islat, oyle yapistir sise.

fazla koyduğundan olma ihtimali de var ve epeyce yüksek tabi, o yüzden biraz daha az koyup "sık sık çevirerek" pişirmeyi dene.

Teşekkür ettim

kuyruk yağı 1kiloya 300 gram konur yalnız.

@hayatkısakuşlaruçuyor çok olmazmı 300GR ?

Naçizhane yanıtlayayım;

1) Danadan adana kebap olmaz, 2 yaşında erkek kuzudan olur.
2) Biber salçası yerine, pul biberi ıslayıp suyunu sıkıp karıştırın, saha az tuzlu ve lezzetli olacaktır.
3) Sıvı yağ kesinlikle girmez. Et yağ oranı %30 olacak (700gr kuzu, 300gr kuyruk, tercihen aynı hayvanın kuyruğu)
4) Kuzu kaburgadan yapar iyi ustalar, ama şişte durmaz, dökülmemesi için yanlardan ince kuşbaşı şişleriyle "sedyeye almak" formülü ile pişirilir.
5) bizim yaptığımız, restaurant'ta da uyguladığımız formül, dana kol, kaburga kuyruk karışımıdır.

altında aşınma yoksa ve güzelce ifade ederseniz iade alırlar.

Bez ayakkabı olduğu için bir kaç kez daha giydikten sonra muhtemelen ayağının şeklini alıp rahatlayacaktır ve acıtma durumu da kalmayacaktır. Fakat yine de bu acıtma durumuna karşı ayağı koruyan şöyle bazı silikon destekler var (git:www.ufukmedikal.com.tr ), (git:i01.i.aliimg.com ). Ayakkabının sürtündüğü yerlere konulabiliyor. Watsons va Gratis gibi yerlerde satılıyor bunlardan.

Aşınma vs yok. Alışveriş merkezinde gezdim, sonra da taksiye binip eve geldim zaten.

Aşınma olsa da değiştirirler.

Faturanı al, ayakkabı vuruyor değiştiricem de.

ameliyat

sinirlere bası varsa ameliyat ediyorlar. eğer bası yoksa bel kaslarının güçlenmesi için fizik tedaviye yönlendiriyorlar.

@dahili meddah fizik tedavide neler oluyor ? kim yapıyor ? nerde oluoyr ?

bazı hastanelerin içinde oluyor. ayrıca fizik tedavi merkezleri de var. temel olarka işte bel,boyun sırt kaslarını güçlendirmeye ve bu sayede omurga üzerine yükü azaltmaya yönelik egzersiz,masaj ve bir takım uygulamalar var işte.

Fizik tedavinin belli başlı egzersizleri var. Fıtığın yerine ve şekline göre fizyoterapist uygun olanını uyguluyor.

Fizyoterapi'den olumlu netice alınmazsa ve ameliyat için uygun bir fıtıksa cerrahi müdahele ediyorlar.

doline iyidir. masajla sürdükten sona sıcak havluyla üzerini 10 dakika kadar kapalı tutarsan etkisi çok daha hızlı olur.

(bkz: tiger balm)

fastjel. araştırmanızı öneririm. bel ve boyun fıtığından muzdarip benim babam. ve çok çok şey denedik. bu kremden memnun kendisi.
tekrar geçmiş olsun.

İlkokul da dahil olmak uzere tum egitim hayatima bastan baslamak olurdu.

sağlam bir yalnızlık yaşayıp, ne yaptığımı ne ve ne yapmak istediğimi düşünür hayatımda buna engel ne varsa makul şekillerde çıkarırdım.

olmazsa olmazlar, egzersiz, müzik, sevgi,sevilmek,aile,eşdost.

gidip bir porsiyon dondurmali peynir helvasi yerdim.

ülkeyi, çevremi ve mesleğimi terk edip dilini bile bilmediğim bir ülkeye giderdim, gerisi gelirdi.

Üniversiteyi farklı bölümde farklı üniversitede tekrar okurdum...

Tek ve net.

hiçbir şeyi değiştirmeden "şunu yapıcam" deyince yapılmıyor genelde.

ben param olsa en başta yalnız veya sadece bir kişiyle yaşayabileceğim bir daire kiralardım nispeten sakin ve huzurlu bir semtte. başka da bir şey yapmazdım herhalde, yalnız kaldığım zaman her şey otomatik olarak yoluna girdi bugüne kadar.

eğer geçmişe dönme şansım olsaydı basketbolu ve futbolu hiç bırakmazdım. kambur oturmamaya, göt kemiğimin üstünde durmamaya dikkat ederdim. gerisi yine kendiliğinden gelirdi. başka pişmanlığım yok zaten herhalde.

ilkokul 7. sınıftan başlardım çalışmaya. Şuan iyi bir mesleğim var ama keşke zamanında daha çok çalışsaymışım diyorum.

benim için şu halimle şu yaşımda yeni bir başlangıç demek iş yerimin değişmesi demektir.

Bence benim bu hayatım olmadı yahu. Valla bak, direkt-komple olmadı yani.
En baştan başlamak isterdim. Bunu yapamayacaksam, böyle devam etsin, battı balık yan gider.

Eğitim hayatım için bir fırsat daha verilmesi yeterlidir.

anadolu lisesi yerine meslek lisesine gider dgs ile de 4 yıllığa tamamlar kanada'ya yerleşirdim ben geliyorum deyip.

Şaka-maka keşke yapabilseydik lan.
:) Ne güzel olurdu...

önce kendileri arasında bir sıralama çekilişi yapılıyor. herkes sırasıyla bir önündeki takımın oynadığı takımla diğer hafta maç yapıyor.

Fİkstür belli, sadece her takıma sıra numarası çekiyorlar.
Örneğin ilk iki hafta şöyle

01-02 02-17
03-04 06-03
05-06 18-15
07-08 14-11
09-10 16-13
11-12 08-01
13-14 10-05
15-16 12-09
17-18 04-07

Aynı şehir içi takımların çakışmalarını engellemek için önceden belli numaralar belirleyip o takımları belirlenen numaralar içinden çekiyorlar. Örneğin önceki sezon İstanbul takımları için 6, 13, 14, 17 seçilmiş fikstür çekimi öncesi kurayla. Bu noktada iki tanesi tek, iki tanesi de çift olunca aynı hafta 3 takımın İstanbul'da oynamasının önüne geçilmiş oluyor. Aynı şekilde önceki sezon Ankaragücü ve Gençlerbirliği için 3 ve 12 çıkmış ön kurada. Daha sonrasında Ankaragücü 3, Gençlerbirliği 12 nolu takım olmuş.

benim de çok merak ettiğim bir konu bu. işin özeti dahili meddah'ın söylediği gibi ancak bir sürü ekstra kuralı var fikstür çekiminin. ingiltere'de mesela aynı şehrin takımları içerde oynayamıyor. biri içerdeyse diğeri dışarda olmak zorunda. ikiden fazla takım varsa, iki tanesi içerde oynamak zorunda kalacaksa aynı gün oynamamalarına dikkat ediliyor falan.

bunu premier lig için değil, alta doğru devam eden 4-5 tane lig için yapıyorlar. bunlara uygun şekilde fikstür düzenlemek nasıl oluyor, nasıl bir yazılımla hallediyorlar ben de çok merak ediyorum. bi milyon tane faktör var ulan nasıl uyduruyosunuz bunları?

Bilale anlatır gibi:

www.milliyet.com.tr
www.milliyet.com.tr
spor.milliyet.com.tr
www.milliyet.com.tr

makarnai mantar, fırında patates
bugün kullanmazsan direkt çöpe at kesinlikle ama

makarna olur,ıspanak vs çorbası olur.

fırında kabak.

patatesi fırınsız yapamaz mıyız ki

ben patatesleri ince ince dilimleyip bir borcama kat kat diziyorum aralarına peynir koyarak, sonra bir kutu kremayı boa edip bir daha peynir döküp fırınlıyorum. Bunun benzeri ocakta yapılabilir mi bilemedim.

kremalı mantar çorbası yapılır.
bu arada fazlasıyla kusursuz tavuk tarifini versen de biz de yapsak.

Yaparsın, teflon tavanın altını yağla, patatesleri küp küp kes, tavaya diz, patateslerin 2 katı kadar su koy, üzerine tuz ve istediğin baharatları koy biraz da yağ gezdir, kapağını kapat. O böyle suyunu yavaş yavaş çekerek pişecek, suyunu çekemeye yakın son 5 dakika kremayı dök üzerine. En son biraz sotele tavada.

yayvan bir tencerede pişir patatesleri. çok az su veya süt eklemen lazım pişmesi için. sonra krema ekle. kremayı çok pişirirsen bozulur.

kremalı domatesli (pembe soslu) somonlu fettucini. üstüne de bol parmesan.

@ezeriko, tarif var mı elinde

valla kafamıza göre yaptığımız bir tarif var, somonları zeytinyağıyla tavada pişirip olmaya yakın domates püresi veya rendesi, su, tuz, karabiber, toz sarmısak, krema filan ekleyip sos biraz suyunu çeker gibi olunca en son da daha önceden haşladığımız makarnayı ekleyip çevirmek.

sabıka kaydı.

sabıka kaydı bence.

sabıka kaydı ama e-devletten alınanı saymayabilirler. e-devletten alınan belgeleri siklemiyor nedense bazı yerler.

övmediyseniz dilberay'ı ve kahtalı mıçı'yı övün derim. biz yeni övdük de geldik.

Güllü

yıldız tilbe'yi unutmayın.

cosmicstring çok haklı. İspanya'da olunca Buika oluyor, Amenabar'lar filmine müzik yapsın diye çıldırıyor. Burada kalınca harcanıyor. Şununla arasında ses farkı mı var?
www.dailymotion.com

Bir de "Şener Şen Amerika'da olsa Oscar almıştı"'yı unutmayın.

dilberay ve kibariye aklımdaydı aslında, ama ön bir hazırlık gerekiyor.
kahtalı mıçı değil de kazancı bedih'i övme girişimlerimiz oldu, bir iki arkadaştan "o kim amk?" gibi sesler yükselince beceremedik.

isimleri tek tek not alıyorum.

ek bilgi: yıldız tilbe, ırkçı söylemleri sebebiyle bir süreliğine övme ortamlarından uzaklaştırıldı.

dilberay'ı överken pavyonlardan çıkıp film yıldızlığına kadar yükselmesini, halkın içinden oluşunu, mahpus gardaşlarının yanında olarak toplumun ötekilerini kucakladığına değinirseniz gerisi gelir.

ismail yk övdünüz mü? multienstrümantalistliğini falan. oha yalnız ne kelimeymiş sdşflkjg.

eskilerden ahmet - mustafa ugurlu kardesleri de ovebilirsiniz.

hatta bunlari ovmusken suheyl - behzat uygur kardesleri yermeyi de aradan cikarirsiniz.

orhan gencebay'ı atlamanız akıllara durgunluk verici

orhan gencebay akil adam olayından beridir övülmüyor artık. mustafa zorlayabilir ama ahmet uğurlu övülebilir evet.

ahmet kaya, ilyas salman, ferdi tayfur övün.

ek olarak: www.hepuykusuz.net

İbrahim Tatlıses'in gırtlağı milyarda birmiş

neydi ya, durgun durgun (şaşı?) bakan bi çocuk vardı. armağan çağlayan zamanları popstar falan??

@doucebag bayhan?

yildiz tilbe ve ibrahim tatlises'in muzikalitesini ses araligini ovun.
kanit olarak da bu videoyu izleyin. Bizim muhabbet tikaninca yaptigimiz bi seydir. bilhassa yildiz tilbe'nin es vermeden notalari atlaya atlaya yuselisini geri alarak tekrar tekrar izleyerek ovun.

www.youtube.com

yes, bayhan.

Yok öyle birşey ya çok şaşırdım doğrusu hele eskişehir gibi bir yerde
İzmir de adım başına sizin yaptığınız gibi eğlenen insanlar var bikere bile görmedim zabıtayı burda

Yoksa oyle bir sey. Ne diyebiliriz kendimizi savunmak icin?

Belki sizden rahatsız olan geri kafalı birileri şikayet etmişlerdir..

idare her türlü uygulama ve yasağında o uygulama ya da yasağın gereğini açık olarak tebliğ etmek zorundadır. çevrenizi rahatsız edecek düzeyde müzik yapıyorsanız doğrudur yasak ama eğer kimsenin rahatsız olacağı düzeyde değilse herhangi bir yasak yok.

Bu tarz durumlarda size müdahale eden kişinin kurumu ile irtibata geçerseniz net çözüme kavuşabilirsiniz.

Misal sizin olayda madem ki zabıta geldi, hemen 153 Alo Belediye arayacaktınız, durumu izah edip bilgi isteyecektiniz.

Ben bir kez park halindeki araçta alkol alıp müzik dinlerken sivil polisler gelmişti, hemen 155 arayıp böyle böyle bir durum var dedim, sonra sivil abiler gitmek zorunda kaldı zira evimin önündeki arabamın içinde alkol almanın suç unsuru teşkil etmediğini beyan etti 155 hattındaki memur arkadaş.

Bir tavsiye olarak kenarda dursun mu bu :)

ben nefret etmiyorum, cunku umursamiyorum. su cok guzel sen de gelsene.

edit: olayi degil, olaya yorum yapan insanlari umursamiyorum. yanlis anlasilmasin.

Hocam aynı şeyi yapıyorsun sen de. Sen de ahkam kesiyorsun...

ne garip beklentiler var yahu. gerçekten birleşmiş milletler gibi ulusalüstü kurumların ya da uluslararası kamuoyunun ciddi ciddi israil'e yaptırım yapmasını bekleyenler var.

yahu siz hala bu iğrenç düzenin tek amacının kar olduğunu ve bunu cafcaflı boyalı kuralların,metinlerin arkasına sığınarak aslında "orman kanunu"na dayanarak uyguladığını göremiyor musunuz? şu dünyada tek bir örnek gösterin ki ezilen bir ülke için uluslararası kamuoyu birşey yapmış olsun? ırak,çeçenistan,afganistan,bosna,filistin...???

bunların dışında kınama denilen eylem günlük hayatta arkadaşını kınamakla aynı anlama gelmez devletlerarası hukuk anlamında.hukuka aykırı fiili duyurma ve uyarı,kınama,diplomatik ilişkileri kesme, başdiplomatı "istenmeyen adam ilan etme" gibi çeşitli yaptırımlardan biri de kınama işte.

lastikler ne durumda?

10 yaşında araba. güzel aslında ama alıp 2-3 sene kullansanız 13 yaşında satabilir misiniz? bir de 10 yıllık arabada hiç boya olmaması garip değil mi?

konfor özellikleri gayet iyi.
modeli ve kazasızlığı da iyi eğer gerçekse.
km iyi sayılabilecek durumda.
ağır bakımları yapılmışsa kaçırma derim.
bir de bu kadar kusursuz olduğundan emin ol

tanıdık bir ustaya baktırmadan almayın. ayrıca 10 yaşında arabada boya kaza illa olacak diye birşey yok. şahsen 4 ay önce 97 model uno aldım boya kaza değişen yoktu.

lpg dizel benzin? yakıt nedir?

yok daha neler hem 10 yaşında hem 307. üstüne bi 4000 koy 2008 ilk sahibinden dizel corsa satayım sana :) sorunsuz

türkiye şartlarında makul ama mutlaka ustaya gösterin.

hoşgeldin depresyon. düzenli spora başlamanı tavsiye edebilirim.

tabi ki arada hissediyoruz. yaş ilerledikçe sorumluluklar arttıkça,hayat daha ciddi hale geldikçe, hayal kırıklığı yaşadığın şeyler üstüste gelirse ve bunlarla birlikte bir de yalnız hissediyorsan bunları yaşaman normal. bu yüzden hemen herkes bunları yaşıyor.

sporu ben de tavsiye ediyorum. her mutsuzluk hali depresyon değildir, bu eğer 2-3 aydan uzun sürdüyse ve artık tek başınıza çözemeyeceğinizi düşünüyorsanız yardım almalısınız.

Spor yapıyorum düzenli olarak normalde ama oruç tutuyorum bu ara oyuzyüzden gidemiyorum

Ben normalde çok konuşurum, hatta acayip çok konuşurum, ama sonrasında dön bak konuştuklarıma kendim hakkında hiç bir şey anlatmamışımdır. Çok yakın arkadaşlarım bile özelimi çok az bilir. Ama bazen mesela ben de bir sürü şey anlatmak istiyorum, her önüme gelene ya bak ne oldu diye bir bir söyleyesim var, bu bir ihtiyaç, ama biliyorum anlatsam neden anlattım diye pişman olacağım. O yüzden bazen ketumluk iyidir.

7 gündür. hukukta gün bazında verilen süreler ertesi günden saymaya başlayarak hesaplanır.

yani 14'ünde yüzünüze okunan bir karar (ceza mahkemesi sanırım?) için son gün 21 temmuzdur. bu arada gerekçeli kararı görerek gerekçeli temyiz dilekçesi de verebilmek için " süre tutum dilekçesi" denilen bir dilekçe verebilirsiniz.

işsizlik işte.

garsonlar ve tahammül konusunda haklısınız, bu arada bana göre de çok yüzeysel bi tespit bu tivitteki.

fakat tiviti yazanın niyeti, bizatihi garsonları ya da garsonluğu değil de çok bariz bi durumun soru ile teyit edilmesini ti'ye almak. garson orada bi nevi konu mankeni olmuş.

önceden komik olmayı bir zümreye bırakıp köşemizde onlara gülüyorduk. sosyal medyayla birlikte herkes komik olup ilgi çekici şeyler yazmaya çalışıyor. normal olmak artık çok kıymetsiz olduğundan herkes zorluyor. zorlayınca da böyle şeyler çıkıyor işte.

Abartmıyorsun. Bence haklısın. Toplumda statüsü sizden düşük olan insana tahammül ve saygı az ne yazık ki. Yazar bence de yaşamamış böyle bir şey ""şerefine" esprisi için yazılmış bir tweet gibi geldi. Ama mevzu üzerinden fikrimizi beyan edelim dedik.

Aslında böyle bir durumda çoğu kişinin aklından benzer şeyler geçer ama tabii kabaca ve espri kasarak yazmak itici olmuş.

Sosyal hayatta katlanamadığım, beni saniyesinde çileden çıkartan yegane insan garsonlara veya herhangi bir hizmet elemanına kötü davranan insandır. Direkt olarak çiğ görüyorum bu tip davranışlarda bulunan insanları.
Türkiye'de çok büyük bir çoğunluk "ne oldum delisi" olduğu için çokça karşılaşıyoruz bu tip davranışlarla.
Bir sebebi de çoğu insanın hiç vasıfsız işlerde çalışmamış olması. Üniversite çağındaki bir gencin okurken ufak bir işte çalışmasını çoğu insan "acılı" bir yüz ifadesi ile karşılıyor.
Bu herifçioğlu da kendi küçük dünyasında yaşıyor işte. (Çok doluyum bu konularda. Sinirlendim yine. -_-)

garsonlar özelinde şöyle bir durum da söz konusu. gittiğimiz öğrenciyken gittiğimiz kahve'de bizim garson sarı her masayı dolaşır sonra ocakçıya

"15 çay, 2 oralet, 3 kivi, 1 muz 3 tostum var" diyerek dolaptan aldığı 4 kola 5 sodayı masalara dağıtmaya başlardı.

öte yandan sözüm ona lüks bir yerde 2 tane çayı aklında tutamayan garson var. tweetle alakalı değil ama sarı'yı tanıtmak, yüceltmek istedim. az çayını içmedik.

abartıyorsun. o durumu yaşasa garsona böyle bir şey demeyecek, dediğin gibi geyiğine insanlar okusun gülsün diye yazılmış. kimi güler kimi gülmez o ayrı. bira mı diye soran garsona da, bunu mizahi bir twite çevirene de tahammül etmeyi bilmek lazım.

bu kadar gergin olma diycem ama, haleti ruhiyemizin orospu olduğu memlekette hepimiz gerginiz sen de haklısın. :)

Bimde satılan boxerlar çok iyi oluyorlar.

şahin iç giyim. 3 tane 10 lira.

3 tane 10 lira olanları dahi denedim bulamadım aradığımı :(

Trunk değilde normal boxerlardan almıştım gapten. Onlar güzel yaz için.

loya'da satılan nbb markaları tavsiye ederim.

@dahili meddah'ın dediği gibi "nbb" gayet iyi.
her yerde bulursun.

@dahili meddah baktım şimdi 6 tl imiş cok da uygun... ama beyaz var galiba sadece :) rahatsa alıcaz ama nabalım sağol tavsiye için

www.hm.com

yok yok siyahları var. atletleri de çok rahattır hatta. mağazalarından bakabilirsin.

@angelus hangisi güzel kardeşim bi ton çeşit koymuş adam gider yine dandik olanı seçerim ben

Kalite olarak hemen hemen hepsi aynı; siz modeline göre seçim yaparsınız, ben naçizane trunk şeklinde olanlarını öneririm.

@angelus lcw'dan almıştım trunk model.. sanırım senden daha kiloluyum ki ben hiç rahat edemedim.. teşekkürler önerin için

@zikardo evet pahalıymış ama rahat diyosan verecez 2 paketine napalım..eyvallah

www.blackspade.com iyidir. 2 yıldır düzenli alışveriş yapıyorum. internet sitesine alıştım. Boyner'de ve YKM'de bulabilirsin.

nbb çok iyi.

bir sürü marka denedim, zara'dan iyisi yok gibi.

özellikle belirtmem gereken bir şey daha var. eğer ayakkabı alacaksanız ayakkabıcıdan alırsınız. şapka alacaksanız da şapkacıdan.
iç çamaşırını Mavi'den, Zara'dan, Defacto'dan, vesaire alırsanız pişik olursunuz. Keza Mavi'de sırf indirime gireyim diye zorla sattıkları 2 adet trunk'a 40 lira verdim. Günlük değiştirmeme rağmen içeriğindeki pamuk harici materyaller terletti, pişik ve yara yaptı.
Yani BİM'den, MİGROS'tan, H&M'den, bunlardan don alınmaz.

Miorre yi tek geçerim...

www.bulabilirim.com

avukata ödüyorsunuz. avukatla irtibata geçip ödeme yapmak istediğinizi söyleyin, yoksa o ücreti için icra takibi başlatır ve bir de o masrafları ödemek zorunda kalırsınız.

kararda yazmıyorsa ayrıca bir yargılama gideri ödemezsiniz.

"maktu vekalet ücretinin sanıktan alınarak katılana verilmesine" diye ibare var. katılan burada avukat mı oluyor o zaman.

hayır avukat katılan vekili oluyor ama o ücreti avukat tahsil ediyor. siz avukatı arayarak şu şu dosyadan kaynaklı vekalet ücretinizi ödemek istiyorum derseniz o sizi yönlendirecektir.

anladım. teşekkür ederim.

aklıma bi soru daha takıldı. itiraz etsem ödememek için bir sonuç alabilir miyim. ödeme sıkıntım var şu aralar.

zaten ödemeniz için kararın kesinleşmesi gerekiyor. itiraz edebilirsiniz ama zaten başlatılmış bir icra takibi yok anladığım kadarıyla.

karar kesinleşti mi? yani yargıtay'a gidip geldi mi? siz temyiz ettiniz mi? edecek misiniz?

çok tutar yahu. 12. kat asansörlüdür ve yük asansörü vardır diye düşünürsek 500'e falna yaparlar. asansör yoksa kimse yapmaz o işi. yapan da 1.000 liradan aşağı yapmaz.

Asansor var ama kullanilmasina izin verilmez sanirim. Yuk asansoru yok binanin. Buyuk ihtimalle kas gucu ile cikarilacak 12. kata. 1000 tl niye tutsun ya. 500'e gotururlerse, 12. kat olacagi icin max 100 lira civarinda artis yaparlar diyordum ben.

üsküdar'da evini yeniden döşe daha karlı çıkarsın! ben iki sene önce mecidiyeköy'den levent'e taşınırken, aşağı yukarı 5 km falan, evden eve taşımacılar 400 tl fiyat biçtiler, nakliyeciler 150 tl dediler en son bir tanesini 100 tlye zor ikna ettim ve evi de kendimiz taşıdık. valla 600'den aşağıya bulabilirsen seni takdir ederim :)

kolay gelsin.

750'den aşağı olmaz o iş

750'ye sehirler arasi tasiyanlar bile var. Cok degil mi o rakam?

eşyanız azmış onu şimdi farkettim ama yine de mesafe çok ve 12 kat asansörüz çıkaracaklarını sanmıyorum. ya tahmin ettiğinizden fazla para isterler ya da şu asansörlü araçlardan bulmanız gerekir -ki o da ekstra ücret demek. bir kaç firmayı arayın, eve gelip eşyalara bakıp gideceğiniz yeri de söyleyince bir fiyat veriyorlar. karşılaştırmış olursunuz. ben yine de 600-650'yi bulacağını düşünüyorum.

umarım sorunsuz halledersini, kolay gelsin..

Apartman yonetimini asansoru kullanmam yonunde ikna edersem 500 liraya bu isi baglayabilecegim gibi gorunuyor

mesele mesafe değil bu işler de tek mesele merdiven çıkarmak indirmek. apartman yöneticisini kıllandırma. emrivaki yap dırdır yaparlarsa nasıl olacak bu işler de? bozulursa yaptırırım de

Hamali nereden bulacagim?

0 (538) 549 62 29 ara bu numarayi cok uyguna tasiyorlar adi ilhan cekmekoy den beylikduzu ne l koltugu 200 tl ye getirmistik yani aracin alabilecegi kadar grtirtecek malzemem olsa da ayni fiyati istedigi soylemisti

emin olmamakla beraber ev ici de gayet nemli, kapat actan sonra orda yogunlasiyor.

bende durum bu en azindan. dolaba konabilecek nem alan ve güzel koku veren seyler var.

banyomun kapisinin karsisinda dolap var ben ne yapayim?

@wiillii: cevabınız için teşekkürler.. bizdeki dolap nemli bir ortamda değil, ev de normal nemli yani aşırı nemli denemez, yani normal bir ev. siz nem alıcı aparatları kullanınca güzel sonuç verdi mi?

bircok nedeni olabilir hocam ama iceriye biraz pirinc koyarsan yavas yavas emer nemi. tabi pirinc heba olur.

nemlenme normal. plastik kap kullanırsanız en azından gıdaların nemlenmesini önlersiniz.

o nem alicilardan ziyade domatesleri paket aldigimda altlarinda olan kartonlari yerlestiriyorum. dolabin kendi cam raflari haricinde islanan nemlenen bir sey yok pek. o da seyrek.

tabi bi de dolabin derecesi kacta. 15te tutmanizla 5te tutmaniz arasinda cok fark var.

@wiillii: tekrar teşekkürler, buzdolabının derecesi en soğuk derecenin 1 kademe altında

benim dolabın en üst kısmında damla damla su bile oluyordu. meğerse kapının lastiği eskidiği için tam kapanmıyormuş kapı. sizin kapı düzgünce kapanıyor mu? yoksa ondandır muhtemelen.

güzel fikir ama parçalarlar onu burada.

güzel çalabilen çalsın bunu desteklerim. yoksa komşunun flüt çalan çocuğuna döner. kafa mafa kalmaz insanda. çocuğum olsa flüt almam mesela.

O piyano iki haftayı sapasalim geçirse mucize olurdu. Yolda türürken el alışkanlığı ile ağacın dalını, fidanı kıran; piknik masalarına, banklara anlamsızca isim ve tarih kazıyan, yağmacı bir kültürde sokakta piyano durmaz.

1. O piyanoyu yerinden söküp çalarlar.
2. O piyanoyu kimse çalmaz.
3. O piyanoyu çalarken bozarlar.
4. O piyanoyu yerinden söküp çalarlar.
5. Yerinden söküp çalarlar demiş miydim?
6. Islanır ve bozulur.

@rock n roll, meydana biyere koysan her önüne gelen cesaret edip girişmez gibi sanki ama ya. yoksa görmemişliğin verdiği o hayvanlıkla götüyle ayağıyla çalan da çıkar bizim toplumda, olabilir.

demirden spor aletlerini bile kırıp parçalıyorlar hocam ne piyanosu:)

www.zaman.com.tr

eksisozluk.com

diğer arkadaşların dediği gibi o piyanonun başına gelmeyen kalmaz. sen bu ülke için fazla ileridesin bence.

ya hanımlar beyler, piyanoyu çalsalar kime satacaklar ki? o kadar öküzüz ki zaten müzik konusunda, toplumun %30'una göstersen üfleyerek çalmaya çalışır...

ne bileyim, böyle şeyler görünce diyorum ki niye bizde de olamıyor? niye bizim de çocuklarımız oralarda buralarda olan imkanlardan yararlanamıyor? niye bu kadar kütük bir toplumuz? çok çok üzülüyorum lan! valla billa bak, yeminle! :'(

"toplumumuz şöyle böyle" demekten hiç hazzetmem ama durum arkadaşların dediği gibi maalesef. bir arkadaşım anlattıydı, bilgi'nin santral kampüsüne bisikletler koymuşlar. kampüste istediğin gibi binip sonra yerine bırakıyormuşsun. kısa sürede haşat olmuş bisikletler. o kadar elit görünümlü bi ortamda bile olan bu yani.

direkt satmazlar tabi piyanoyu. kim alacak öyle? kırıp tahta ve demir olarak falan satarlar.

parçalayıp, kilosunu 2 liradan satarlar. elektrik tellerinin çalınıp şehrin elektriksiz bırakıldığı bir ülke burası. o piyanoyu koy, 2 dk sonra bak, orada bulamazsın. çok zor be loveinaflipbook kardeş

ülkeden nefret ettirecek sebeplerin en başında bu geliyor işte :( kıymet bilmez, taş ruhlu, kapkalın insanlarız. yazık bize valla, çok utanıyorum bazen...

Bu piyanoyu Fatih gibi bir semte koyarsan adamlar yakar, yıkar.

Moda gibi bir semtte ise çok güzel olur. Ses gelir sokağa. Hoş olur.

O kadar da karamsar olmamak gerek. Dünyanın her yerinde böyle saçma şeylerin yaşanabileceği şehirler veya mahalleler var bence.

Ulkenin en elit yerine koyarsan:

#diren piano
#diren muzik
#soma
#sokakta siir var

Piyano uzerine kazinacak yazilar..

Belki tuslarini rengarenk boyarlar.

Zaten bi kac gune de birileri sker anasini akort etmeye kalkar bozar..

Yinede bi kac gune kirar zarar verir birileri.. okul siralarini kiran gencler bile yeter.

Türkler o piyano tuşları üzerinde sigara söndürür.
Piyanoyu piknik masası olarak kullanırlar.
Ahşap ekipmanları söküp kömür sobasında yakarlar.
Piyano üstüne kalp çizerler, tuttukları takımı yazarlar.
Altında mangal yakarlar.

valla ben prag'da gördüm sanırım. yapılmayacak bişi değil. orda ayağına zincir bağlamışlardı çalınmasın diye. yapılabilir tabi. burdaki diyenlere bakma. zamanla insanlar alışır.

tünel meydanda kamyonete yükleyip nasıl çalacaklar yahu koca piyanoyu :) hani ara bir sokak olsa hadi neyse uğraşır hallederler de tünel diyoruz.

asıl sıkıntı, bir gece ansızın tophane'nin gençleri sopalarla tünel'e girip piyanoyu parçalayabilir.

artık orda da bir zahmet mobese'ler devreye giriversin. kodumun ülkesinde zaten ne işe yarıyorlar ki?

ben acaba bi ara gidip konuşsam mı zuhal müzik ile, kıvılcım ile falan... yoksa resmi bir şekilde mail mi atmak daha dikkat çeker? kendi reklamlarını da koysunlar piyanonun üzerine, gelen konsinyelerden, ikinci ellerden birine kıysalar çok mu kazandıklarının yanında sanki?

bilgi üniversitesi müzik bölümü'ne de mail atabilirsin. kendilerinin çok eski bir piyanosu vardı seneler önce, lviv'deki piyanoya benzer bir piyanoydu. bakımını falan yapacaklardı da sonra ne oldu bilmiyorum. hala duruyorsa ki çok zayıf bir ihtimal, belki böyle bir işe girişebilirler. ya da en kötü yönlendirebilirler, destek de olma ihtimalleri yok değil. zuhal, kıvılcım falan girişmez bu işe bence.

Ya milletin oturduğu banklara, spor aletlerine zarar veren bi milletiz, gavur icadı diyip parçalarlar onu müdür :) ama denemeye değer aslında...

bir konservatuvar mezunu muzik ogretmeni olarak cevapliyim.

yeri geldiginde muzik ogrencileri bile okullarda piyanoyu koruyamiyorken, sokakta insanimiz saglam birakmazdi. yüzde yüz.

belki birisi gözcü olursa..

3

şehir,yaş ve diğer donanımlar nedir? 3 bana çok gibi geldi. 2.000+ denilebilir.

Adana'da 3 vermezler ama isteyip 2.5'a razı olabilirsin.

Mevcutta ne maaş alıyorsan %30 fazlası. 3-5 diye atmak saçma olur. Firmalar akıllandı, ne istiyorsun sorusundan önce, ne kadar alıyorsun diye soruyorlar.

2500 diyen bi adama 5000 teklif etmezler misal...

@dahili meddah iyi diyebilecegimiz bir seviye ingilizce ( ki kurslara devam edilecek) , çizim programları bilgisi ( çok olmasada ), iyi düzeyde bilgisayar bilgisi. Şehir adana, yas 23 bayan ..

2000 TL bence yeterlidir. 3+ yıl tecrüben olsaydı 2.500 veya 3000 olabilirdi.

bu bahsettiğin işin piyasasını bilmiyorum ama 7 yıllık çevre mühendisiyim, yurt dışı şantiyesinde canım çıkıyor. alabildiğin ücreti yaz buraya, ben de kendi maaşımı bir gözden geçireyim. olur mu?

2000 TL

yav daha fazlasını almanı isterim tabii ama çm mezunu sebil gibi olduğundan mevcut maaşın %30u bana da mantıklı geldi.
adanada ve genel olarak çoğu anadolu şehrinde maaşlar düşük. bunu biliyorsundur. bilgisayar çizim programları bir işine yaramaz o işte.
şirket büyük ihtimal çakal bir patronun işletmesidir. işe alınman o adamın (muhtemelen adam olur bunlar) bir sözüne bakar. mevcuttaki işine razı isen yüksek söyle tabii. ama işsizsen zor.

@want2die'a sor. çevre piyasasını iyi bilir o.

Teşekkürler arkadaşlar :) 2000 tl cıvarı olarak düşünüyorum artık..

@namus ninjası Allah yardımcın olsun .. Tamamdır inşallah iş olursa sana gerı donus yapacagım :)

deniz olsun? bozcaada

çok da önemli değil? yuvacık,sapanca.

Trilye ye gidin. Istanbuldan idoyla mudanyaya gecersiniz oradan dolmusla hemen trilye. Kac gun kalacaksiniz bir de, 2-3 gunden sonra sikar bu dedigim yer.

istanbuldan değil, zonguldaktan gitcez. yuvacık uygun gibi. ulaşım nasıl olacak ?

yuvacık'ta kızlı erkekli kalmanız imkansıza yakın. aracınız yoksa zaten gidemezseniz.

su anoreksiyası gibi bişi var hocam. uzun süre içmeyince vücut almıyo. ben de uzun süre çektim resmen kuscak gibi oluyodum su içince. sonra doktora gitmişken bunu sordum cevaben bunu dedi. zorlayıp içeceksin bir süre sonra normale dönüyorsun.

su dışında hiçbir içeceğe tepki yoksa bence tadıyla ilgili bir sıkıntı var. az limon sıkıp içmeyi, çay içmeyi,ayran yapıp içmeyi vs deneyin bence.

doktora gidecekseniz de gastrolog'a gideceksiniz.

pipet sokacaksin böyle firt firt arada cekeceksin. öyle su bulmus danalar gibi köklersen mideni bulandirir tabi. zamanla alisacaksin günde 2nin altina düsmezsen. bende bir ara bir sene icinde günde max 1 litre ile yasadim, 1 sene abarti belki ama en az 8 ayim böyleydi. en son baktim böbrekler idrar rengi falan is yas, basladim zorlamaya kendimi ama öyle hizla icince kaldirmiyor nedense. dedigimi yap sonra baslarsin benim gibi damacanalar dikmeye.

bir de su soguk gibi olacak, sicak oldukca tadi belli ediyor kendini, azar azar sik olacak, yaninda sise gezdiricen, bence arkadasin tatla degil miktarla sikintisi var. o yüzden azar azar cok sik.

evet o çok önemli, eklemeyi unutmuşum... özel mesaj yoluyla da "tatlandır" şeklinde öneriler geldi ancak benim tatla ilgili hiçbir sıkıntım yok. içerken iğrenme, tiksinme durumu söz konusu değil. suyun kendisiyle problemim yok. ama içerken zorlanıyorum işte. yani ihtiyacım yokmuş, hiç lazım olmayan bir şeyi almaya çalışıyormuşum gibi. su içerken gtüme elektrik direği sokmaya çalışıyormuş gibi hissediyorum, zor geliyor. (denemedim)

velhasıl benim derdim sadece içebilmek. yoksa tadıymış kokusuymuş çok şeyapmam.

diğer sıvıları alamasaydın yutkunmayla ilgili problemin olduğunu düşünecektim.
evvel zamandan beri mi böyle yoksa son zamanlarda mı? idrara çıkma sıklığında nasıl?

böyle bir sorun hiç duymadım. ben olsam ostopediste gitmişken sorardim onu da doktor sonuçta.

idrara çıkma sıklığı çok değişken işin açığı. bazı günler çok, bazı günler az çıkıyorum. 1-2 aydır böyle diyebilirim, yani meşrubatı bırakıp su içmeye başladığım zamandan beri. öncesinde, 2 yıl kadar neredeyse hiç su içmedim. 3-4 günde bir bardak içiyordum. su ihtiyacımı hep işte koladan gazozdan pislikten karşıladım.

takmayın, hepimiz aynı durumdayız. ayda yılda bir bir yere gidersek alayı vala ile duyuruyoruz, millet de paso geziyoruz zannediyor.

gün boyu yaptığın her neyse (iş/okul vs) sevmemenden kaynaklı bi durum. çağımız rahatsızlığı.

istanbul'u, istanbul'a turist olarak gelenler yaşıyor. geri kalanlar olarak sıklıkla istanbul'un çilesini çekiyoruz. bu noktada çözüm tek: senin rutinini bozabilecek, birlikte zaman gerçimek isteyeceğin bir kişi, sevdicek. ha bi de motosiklet.

her zaman birşey yapmak zorunda hissetmeyerek çözebilirsin. kendinle ilgili daha fazla düşünerek çözebilirsin mesela.

farkında olmadan kendinle ilgili düşünmenin en kolay yolu için;

(bkz: kitap okumak)

hergün 10 sayfa oku. 10 sayfa nedir ki? sonra belki ilgini çeker, okuyup bitirirsin.

okunmayı bekleyen;
murat menteş-korkma ben varım, ruhi mücerret
ergin ergönültaş-minare gölgesi
hakan günday-az
ahmet ümit-beyoglu rapsodisi

bu kitapların hepsinden az biraz da ookunmuş durumda bu arada. hepsinin cok iyi kitaplar oldugunu da biliyorum.
soruma ilaveten; bu kitaplardan hangisine başlayım.
bu arada hastalık içinde hastalık buldum ki durum fena. öeff

al ama oku!
manyak değilsin, sadece kendini kandırıyorsun.
Edit: Murat Menteş ile başla hepi topu 300 sayfa onlar zaten.

elindeki kitapları bitirene kadar bir daha kitap alma. bunu genel bir disiplin haline getir.

kitapları da rastgele atıyorum alfabetik sıraasına göre oku.

hepsi çok iyi kitaplar olabilir tabi ama belki de size hitap etmiyordur, o yüzden heves edememişsinizdir okumaya.
tavsiyem: sevmediğiniz bir işle uzun süre ilgilendikten sonra kitap okumayı deneyin, o sıkıntılı saatlerden sonra kitap da ilginizi çeken bir türdeyse ilaç gibi gelir ve bırakamazsınız.

Ayni anda bir cok kitap alma. Aldigin bitirmedende baska bir kitap siparis verme.

öncelikle (bkz: gnothi seauton)

ben roman okuyamayacağıma karar verdim ve sorunumu çözdüm

dizi izleme ve internette vakit geçirme, bilgisayardan ve telefondan uzaklaş.

11'inde başlayacaksın.

Bunu doktor iki günlük diye verdi.

yalnız şöyle bir şey var;

üç günlük bir tatile çıkıyorsunuz. 10-11-12.

tatilin başladığı gün 10
tatilin bittiği gün 12

yani 12 sinde hala tatildeyim ve 13 ünde tatille bir bağım kalmıyor değil mi?